Bursa'nın değerli sağlık emekçileri, Eleştirinin olmadığı yerde, putçuluk başlar. 12 Eylül 1980 darbesi ve sonrasında apolitik bir toplum inşa edilirken, siyasi partiler ve ideolojik yapıların içleri fikren boşaltıldı. Toplumun eleştirel gücü de aynı hızla yok edildi.
Kitlenin gölgesinde kalan toplumsal değerler ve fikirler unutulmaya hatta yok olmaya yüz tutarken kolaylıkla yönlendirilen kitleler iktidar ve muhalif kesim olarak ayrışmışken kişilerin özelinde savundukları değerlerin hızlıca değişmesine neden olmaktadır. Bugün bu değişimlerin temelinde güçe tapmak ve gücün esiri olmakla birlikte şartların kişilerin gerçeklerini çıkardığını söylemek hiç de yanlış olmaz.
Değerli sağlık çalışanları, fikirlere, kurumlara, sendika ve sivil toplum kuruluşlarına karşı düşmanlık ile tarafsızlık dışında üçüncü bir yolumuz var. O da, öncelikle çocuklarımızdan emanet aldığımız, atalarımızın mirası olan devletimize ve yurdumuza dair fikri sorumluluktur. Bu, muhtaç olduğumuz bir şeydir. Çünkü nefret söylemleri, kişileri hatasında ısrarcı olmasına sebep olurken fikri söylemler yerine taraflı ve duygusal söylemler kişilerin eleştirilerinizden ziyade taraflı söylemlerinizi şeklen incelemesi neticesinde söylemden öteye gidemez.
Fikri sorumluluğun temelinde eleştirel düşünme ve realite vardır. Meteryalist düşünce kadar felsefi bir temeli olmasa da görünen gerçekleri görmeyecek kadar kör olmamak gerekir.
28 Şubat sonrasında ülkemizin muhafazakar kesimine yönelik alınan kararlar neticesinde getirilen uygulamalar sonrasında ülkemiz sınırları içerisinde muhafazakar kesim olarak adlandırılan, özünde dini inançların getirdiği sorumluluklarını yerine getirmek isteyen kişilerin eğitim hakkı dahi ellerinden alındı. Bu tür uygulamalar Fetö gibi örgütlerin büyümesine zemin hazırladı. Bugün o yapılardan biri olan Haksöz veya Özgür Der'in Bursa sağlığındaki "abisi" Dt. Lütfü Çiftçi ve hamisi Dr. Orkun Yıldırım'ın uygulamaları neticesinde Bursa gibi büyük bir şehrin sağlık hizmetlerinde aksamalar yaşandığı gibi, kadrolaşma hareketleri ile birlikte liyakatın ortadan kalktığı bir dönem olmuştur.
Sağlık Hizmetleri Başkanlığı'nda öncelikle başkan yardımcısı sonra başkanı olan Dt. Lütfü Çiftçi bugün Personel Hizmetleri Başkanı oldu. Sayın Çiftçi bu göreve geldikten sonra Cemil Aktaş ve Zülküf Yılmaz yani Sağlık Sen'in iki temsilcisi uzman olarak atandı. Hüseyin Dede öncesinde olsa da Sayın Çiftçi'ye bağlı uzmanların hepsinin ortak özelliği Sağlık Sen temsilcisi olmasıdır. Buna farklı örnekler de verebiliriz, İl Sağlık Müdürlüğü'ndeki temsilcileri Sadiye Çavuş da son atamalarda uzman olarak göreve başlayan Sağlık Sen temsilcileri arasında lakin temsilcileri uzman kadrosuna atamakla yetinmeyen Sayın Çiftçi ile alakalı sendikal baskı yaptığı yönündeki şikayetler bakanlığa kadar ulaşmış olmalı ki Teftiş Kurulu Başkanlığı'nca sağlık müdürlüğüne müfettişler gönderildi. Müfettişlerin Dt. Lütfü Çiftçi ile alakalı sorularını işiten İl Sağlık Müdürü Dr. Orkun Yıldırım, Sağlık Bakanı dahil olmak üzere bir çok üst düzey bürokratı arayıp müfettişlerin Bursa'dan gönderilmesini istemiş ve başarmıştır. İl Sağlık Müdürü Dr. Orkun Yıldırım'ın Ankara'da görev beklentisi nedeniyle Beytül Mal'ı talan eden Şehir Hastanesi yönetimine ve çalışanlarına aynı hassasiyeti göstermemesi Orkun Yıldırım'ın değerleriyle ya da çizdiği profil ile çelişiyor.
Dr. Orkun Yıldırım'ın kırmızı çizgisi olan Dt. Lütfü Çiftçi Personel Hizmetleri Başkanı olduğu kadar da Sağlık Hizmetleri Başkanlığı'nda Başkan Yardımcısı Dr. Melike Savaş ile birlikte gölge başkan niteliğinde Sağlık Hizmetleri Başkanlığı'nı yönetmeye devam ediyor. Dr. Fahire Gündüz'ün yetersizliği Dr. Melike Savaş ve Dt. Lütfü Çiftçi'yle birlikte Sağlık Hizmetleri Başkanlığı'nda paralel bir yönetim oluşmasına neden oldu. Bu paralel yapı özel hastanelerin kamuya açması gereken yoğunbakım yataklarını sistemde pasifize ederken, yoğunbakım bekleyen hastaları acil köşelerinde sedyelerde bekletmeye, beklemeyemeyecek hastaları da çevre illere gönderilmesine neden olan yönetime tek söz söylemeyen, Dr. Orkun Yıldırım'ın konu Halk Sağlığı Başkanı Dr. Mustafa Çetin olunca tüm değerlerini ayaklar altına aldığını söylemek yanlış olmaz. Sağlık Hizmetleri Başkanlığı'ndaki etkinliğini Halk Sağlığı Başkanlığı'nda sağlamayan Dt. Lütfü Çiftçi, Halk Sağlığı Başkanlığına bağlı yetkililer tarafından bazı kurumlara yazılan cezaları iptal ettirmeye uğraşmış, başarılı olamayınca devreye Dr. Orkun Yıldırım'ın girdiği hatta Halk Sağlığı Başkanı Dr. Mustafa Çetin'e ceza yazdığı kurumlarda yarın çalışma ihtimalini gözardı etmemesini, bu nedenle yazdığı cezaları iptal etmesini söylemesi şahsi çıkarları söz konusu olunca Allah'ın emir ve yasaklarını unutanların kemoterapi ihalesinde herkesin gözü önünde yapılan yüz milyonlarca vurguna ses çıkarmasını beklemek de yanlış olur.
Sağlık Sen'in temsilcileri bir bir kurumlara atanırken, atanamayanlar nedeniyle tavır takındıkları kurumlarda söz konusu. Bir kuruma müdür yardımcısı olarak önerilen bir Sağlık Sen temsilcisinin kadınların mahrem bölgelerinin fotoğraflarını çektiği ve bundan bir arşiv oluşturduğu ortaya çıkınca önce Şehir Hastanesi'ne tayini çıkartıp sonrasında memuriyetten olmaması adına emekliye ayırdılar.
İl Sağlık Müdürü Dr. Orkun Yıldırım'ın 30 yıllık kariyerinde Bursa turnusol kağıdı görevi gördü diyebiliriz. Sağlık Müdürlüğünden kurtulmaya çalıştığı İki başkan ve iki başkan yardımcısı var ama Destek Hizmetleri Başkanlığı'ndaki Başkan koltuğunu ikinci kez denemesine rağmen Cafer Karagöz'ü atayamadı. Bununla birlikte Ali Fuat Kazancı ve İbrahim Özçelik'i görevden alamadı.
Kamu Hizmetleri Başkanı Doç. Dr. Salih Metin'in istifasını istediği bir dönem konuşulsa da sonuç olarak o da görevine devam etti. Doç. Dr. Salih Metin ve Doç. Dr. Hüseyin Aygün birlikte hareket eden iki başkan. İkisine nereden bakarsanız o taraftan görürsünüz. Ak Partili derseniz üstlerinde sırıtmaz Mhp'li deseniz üstlerinde sırıtmaz ama Şeyh Said taraftarlarına uyum sağlayacak kadar ileri gideceklerine kimse ihtimal vermezdi.
İl Sağlık Müdürlüğü'ndeki bu yapılanma ve bu yapının yaptıkları ortada iken Acemler de açılması beklenen hastane Bursa için hayal olurken, deprem bölgesinde depreme dayanıklı olmayan sağlık tesislerinde yatarak tedavi olan hasta ve yakınları ile birlikte sağlık çalışanlarının vebali bu yapının boynunadır. Olası Büyük Marmara depremi veya eş değer bir deprem de Bursa halkının sağlık hizmetlerine ulaşması imkansız bir hal alacağa benziyor.
Hatay ve Kahramanmaraş da yaşanan depremler, depremlerin yol açtığı o acılar, toplum hafızasından hızlıca silinmişe benziyor!
Bursa'nın değerli sağlık emekçileri, bugün itibariyle başlayan yazı dizimiz devam edecek. İl Sağlık Müdürlüğü'ndeki Şeyh Said taraftarı Radikal İslami yapılara mensup kişilerin oluşturduğu yapılar ve bu yapıların İslamı değerlerden uzak kadrolaşma şekli ve eylemlerini her hafta doğru bilgilere ulaşarak, tarafsız ve fikri sorumluluk çerçevesinde sizlerle paylaşacağım.
Aklınıza mukayyet olacağınız bir hafta dilerim.